18 Ağustos 2009 Salı

Siyah - 19

Annemin memleketine fotoğraf çekmek için yola koyuluyorum bir trenle. O kadar yakın ki oraya vardığımda geceyarısı oluyor. Sokaklarda kurulu sofralarda fasıl tarzında bir gece ışıldıyor. Herkesi fotğraflıyorum ve birden telefonum çalmaya başlıyor. Açtığımda bir ses geç kalıyorsun diye fısıldıyor. Telefonu kapattığımda ortalıkta kimse kalmıyor. Nasıl bu kadar çabuk kayboldular ortadan? Nefesim kesilene kadar koşuyorum sokaklarda. Ne o fasıl nağmeleri var kulağımda ne de elimde makinam. Nasıl kanıtlayacağım olanları düşüncesi makinamın da elimde olmaması beni dehşetle boğuyor. Vahşi bir hayvandan kaçar gibi koştuğum sokaklardan birinde bir apartmanın kapısını açık buluyorum. Merdivenleri hissetmeme rağmen eşikte bekliyorum. Kimden korkuyorum, bilmiyorum. Karanlık hobisi olan biri için bu tepki oldukça anormal diye düşünürken bunun yanında yalnız kalma durumunun karşıdan kendi boğazını sol işaret parmağıyla kestiğini görüyorum. Talebe saçı kesimiyle sarı saçlı beyaz gecelikli ufacık bir kız çocuğu "Sus.." diye işaret ederek elimden tutuyor ve beni kendi katlarına çıkarıyor. Bir dairenin her odasında başka aile kalıyor. Ama bu kız çocuğunun odası sadece ona ait. Öyle misafirperver ki kendisinden de büyük mavi ayıcığıyla oynayabileceğimi söylüyor. Uykusuz kalırsam ona sarılabilirmişim. Hiç bir şey söyleyemiyorum yatağın ucunda kıvrılıp onu izliyorken bir yandan da odanın içinde göz gezdiriyorum. Henüz okula gitme yaşında bile olmayan bir kız için fazla olgun bir oda. Ayıcığı bile onu eğlendirmeyecek ciddiyette. Bir çalışma masası onun fiziğine uyacak büyüklükte bir tabure bir de saç fırçası. Pigme olabilir mi diye bile düşünmek gelmedi aklıma. Sonra o kaçma duygusu tekrar alevleniyor zihnimde. Her şey bir aldatmaca, bir hezeyan içinde yaşanıyorsa yarım saat içinde yaşadıklarım üzerine bu beni yanında alan ufacık bir melekse? İşte o zaman daha kötü. Melekler kötü olur mu hiç? Evet. Melek diye addetmemden gelir bu tehlike. Çünkü bir varlığın tüm benliğiyle seni sahiplenip kötülüklerden koruyacağına inandığın vakit ağlardan kurtulmaya çalışacak bir sinek gibi kanatlara kuvvet, bacaklara kuvvet arınman gerekir. Odadan çıkıp merdivenlerden aşağı attığım adımla eş zamanlı bir gürültü ve uğuldama apartmanın tüm odalarından akarak kayganlaştırdı yerleri. Gidiyorum diye ayaklandı apartman. Herkes odasından çıkıp ana avrat küfür etmeye başladı. Yakalasalar lime lime doğrayacaklar beni. Apartman kapısından çıkana kadar elleri eteklerimden ve ayak bileklerimden sıyrılırken çizilmiş ayağımın üstüne oturduğumda fark ettim yandı yara izimin olduğu yer. Sonra elimde bir şıngırdama ile sallanan anahtarı buldum. O kız bu anahtarı elime tutuşturmuş olmalı. Oradan kaçarken bunu nasıl başardı hala anlayamıyorum. Anahtarlığın elimde duran kısmında mavi ayıcık vardı.

10 Ağustos 2009 Pazartesi

hım?

istediğimi bir türlü yapabileceğim insanları bulamıyorum.. sanırım burası bundan sonra böyle kalır : ) hani istediklerimi anlayabilecek ve fikirler sunabilecek insanları bulabilseydim, burası kapansa da olurdu.. başka yerde yazılır, yeni sayfalar açılır.. zaten burası bana uzun zamandır itici gelmekte. bilemedim, neden acep