23 Nisan 2008 Çarşamba

Karanlık Ölüm '' 15 ''

anılar düşlerimi kışkırtıyor
dişlerimin arasında acı veriyorum sana son kez
eksik bir tanımlamaydı bakışın
baş baş üstünde vazgeçtim noksan gelişmelerden

sözlerimden son kez akacaksın
hiçbir matem uzun süreli değildir veresiyeler çoğalınca
kapattığım defterdeki tüm borçlarını sildim
huzur bulur musun o dehlizde
umrumda değil artık neyi bulup neyi kaybedeceğin

sen kızgın ateşlerde kelamdın
yüreğime bırakıldın her nefeste
sen suskunluğumun en güzel kalabalığıydın
gözlerimin önünden hiç gitmedi senler

sözler gözlerde kesilmedi ki
bir yol belirsin
unutma
kana kana akana yol belirir

sen benim kadar kanamadın Ocak karlarında
seni terkediyorum
kurdeşen ellerimle son kez çiziyorum yüzünü
eksilen gecelerde ki hüzün kokan bakışlarından nefesimi
son isyanımdır bu hücrelerine karışan

sen hep iyi olmalısın kötü manzaralar geleceğinde
ben hep güçlü olmalıyım teslimiyetler zincirinde
sakın kül olmasın ellerin
ben oksijen kafesindeyken

seni hep aldattım affet
mutlu bir resim çizdim suratma
acı damarlarımı patlatırken
iyiyim sözlerimin hepsi yalandı

ben seni sevdim
ben seni öyle bir sevdim ki
seni bensiz bırakacak kadar sevdim

gidiyorum
söylenecek herşey kelimelenmedi belki
ama
sevdam seni uçurumlarda gezdirdiyse
yok başka çaresi

gidiyorum
kimliğim paltomun iç cebinde
sen yüreğimde
nefesim son tabelayı üflerken

sus sadece dinle
seni çok sevdim...

19 Nisan 2008 Cumartesi

damla damla yağmur kuşağım-3-

Her bitirişimde sözlerimi ben bu sehirden gidiyorum.Sen gormeden, sen hissetmeden, ben nereye gittiğimi bilmeden; gözlerimi kapayıp, ruhumu boşluğun kocaman derinliğine bırakıp bu koca şehri terkediyorum.Ayaklarıma dolanan sadece yılışık otlar; bir tek onlar farkındalar.Seni terkediyorum.Sen beni bırakıp gideli cok oldu ama ben sözümü tuttum bekledim ve söz bitti.Seni terkediyorum.
Ama fırtınam durulmuyor.Acıtıyor zaman gectikce ve her adımda tökezliyorum.Ayaklarım geri geri her adımda sana geliyorum.Her adımda seni biraz daha benimsiyorum.Her adımımda kocaman damlalar dökülüyor sıcacık yanaklarıma.
Bensiz yasayamadığını söyleyen dudaklara sözüm, bensiz kalınca ölüm daha tatlıdır diyen kalbe kesin.Bu acı bir bıcak kadar keskin.Ben sözümde dururum ve sana gelmemek için adımlarım geri gitse bile seni gözden cıkarırım.Yok ederim içimdeki fırtınayı tutup nefesimi duymayıp içimde patlayan bombayı yokluğuna alısırım..
Boşlukta yürüyünce düşünmüyor insan.Simdi bir şarkı mırıldanıyor her şarkıyı sana atfediyorum.Eski bir valiz elimde kutu kutu pırlanta taşıyorum.Senin o kıyamadığın gözyaslarımı kendime hiç acımadan boşluğa savuruyorum.Sayfa sayfa hayallerim rüzgarda savruluyor, umutlarım siliniyor ve seneler geçicek, söz biticek, ben seni terkediyorum.Aslında giden yok olan toprağın en derin yerinde sensin.Bu sessizliğe gömülüş senin.Belki de son cığlıklar gökyüzünde dağılan.Elveda diyemiyorum.Hayır! Acı çekmeni istemiyorum. Ben ikimizin yerine çok acıdım.Haksızlık olur bir aşka bu kadar acı kafi...Susmalı artık.Söz biteli çok oldu.Sözümün ardında durmalıyım.Gözümü kırpmadan seni vurmalıyım...

17 Nisan 2008 Perşembe

Karanlık Ölüm '' 14 ''

Seni gördüm,
toy bir çocuktu yüreğim
henüz yağmur yağmamış buluttum...
Hiç kimseyi senin kadar sevmedim...
Tutsaktım,
Yok pahasına bir gemiye satıldım
sonra gözlerimi sattım,
Hiç kimseyi senin kadar sevmedim...


Yakacak diye gözlerin, kalbimi
ellerinin nârına
kendim attım.
Senden duydum en güzelini sözlerin
en tatlı yudumları
senden yuttum
Hiç kimseyi senin kadar sevmedim...


Akrep düştü gecelerime
Gelirsin tutkusuyla
yıldızlarını göğün
birer birer uyuttum...
Adından başka
isimleri
kelimeleri
harfleri
Adından başka
Bütün bildiklerimi unuttum...
Hiç kimseyi senin kadar sevmedim...

16 Nisan 2008 Çarşamba

Karanlık Ölüm '' 13 ''

Senı Sevıyorumlar..

Benim itirafim gozleri istanbuluma, Duysun İstanbul?

"Seni seviyorum.. Seni cok seviyorum.." desemde lanet olasi kelimeler anlatmiyo sevgimi askimi..

Hic hesapta yoktu .. Hic hemde.. Bu kadar seni sevmeyi istemedim planlamadim..

Simdi sana tutsak gunlerim var sana hasret sana ozlem dolu saniyelerim var..

Olmadiginda nefeslerimin dugum dugum yumruk gibi bogazimda tikali kalislari var..

Hayatin darmaduman olusunu gordum sana kusup gidislerimde bana darilip uzak kalislarinda..

Ama her kususumuzun darilisimizin sonunda titreyen yuregini yuregimde hissedisim..

ah ceken nefesini nefesimde bitirisin herseye bedel sevgilim..

Hayatta kimseyi kendimden cok sevmedim ben bilmezdim ne oldugunu..

Ama simdi anlayabiliyorum.. Seni sevisim benden canimdan kendimden ote..

Sen dahi seni bu kadar sevemessin..

Omrum vefa ettikce senden gitmicem.. Omrun vefa ettikce benden gitme..

Seni dualarimla seviyorum seni gokyuzune baktigimda yildizlara bakip dilekler dileyerek seviyorum

Seni yeni dogmus bi bebegin kalbi gibi tertemiz cikarsiz seviyorum

Varsin kiyamet kopsun varsin tastas ustunde olmasin varsin bu canimi alsinlarda sana versinler

Ama seni benden almasinlar btanemm.

Beni sensiz seni bensiz koymasinlar btanemmm.

Btanemm...

Bana her gulum diyisinde kirpigimin ucu titrer yuregim yerinden cikar sanki..

Sen benim mabedim sen benim en kiymetlimsin kimseler sana degmesin el surmesin..

Gel beni al buralardan..

gel beni bi nefes icine cek en derinlerinde saklada kimse degmesin gormesin bilmesin

Beni sakin sensiz birakma gayri olumden ote koy yok bilirim ama bana senden ote yar yok..

Simdi sen soyle bana ;

"Seni Seviyorum"'lar anlatir mi bendeki seni?

"Seni Seviyorum"'lar yeter mi ki sana a$kımı soylemeye?

13 Nisan 2008 Pazar

Bir mafya hikayesi

Selamlar.. yazmak ile yazmamak arasında kaldığım hikayemi yazmaya karar verdim.
Hikaye bir online oyunda geçen savaş ile ilgilidir.. Oyunumz mafya oyunu olmakla birlikte oyunun içinde yapılan herşeyin haber olarak ertesi gün gazete çıkması gerekiyor. bende bu oyunda Gazete editörü olarak yaklaşık 1 sene görev yaptım ve size yazdığım bir savaş haberini okutmak istiyorum..

Sabahın ilk ışıklarıyla beraber ortalık sakinleşmişti, uykusuz geçen gece boyunca azda olsa çatışmanın yaşandığı bölgelere yanaşabilmiştim gözlenen şey sokak aralarından demir mazgallara süzülen kırmızı oluk oluk kan akıntılarıydı ve sokaklarda yoğun bir koku vardı. Bu KAN KOKUSU ve bu kadarla kalmayacağı apaçık ortadaydı...

Las Vegas şehri için verilen çete savaşının ilk kurşunları, Baltimore'nin kuzeyinde foster sokağı 2000 numaralı bloğundaki, mütevazi fakat bakımlı bir evin mutfağında, 8 temmuz 2007 tarihinde atıldı.

O akşam, bir adam, Baltimore çatıcılar sendikası lideri Ahlaksiz a çiçek getirdi. Çiçek geldiğinde Ahlaksiz, mutfakta bir telefon konuşması yapıyordu. Çiçeği getiren adam iki saksı çiçeği masanın üzerine ßıraktı ve kamyondan, birkaç saksı daha getireceğini söyledi, evden çıktı. Ahlaksiz hırçın tavırlarıyla tanınan bir seri katildi.

Birkaç dakika sonra, adam başına bir kar maskesi geçirmiş ve üzerinde de deri bir ceket ve kalın deri eldivenler giymiş olarak, çiçeklerle geldi. Doğrudan mutfağa gitti, çiçekleri mutfak masasının üzerine ßıraktı ve .22 lik bir tabanca çıkartarak Miracle Ailesinin emekli liderinin kafasına ve boynuna altı el ateş etti.Ahlaksiz yere yığılırken, tetikçi dehşete kapılmış sağa sola kapıya çarparak evden çıkmış ve üzerinde hiçbir yazı bulunmayan kamyonetine atlayarak kayıplara karışmıştı. Cinayeti işleyen FBI kanıtlayamamış olsa bile tüm ipuçları Matthew'i gösteriyordu.

Zody 3-4 ailede lideriyle yaptığı önemli toplantılar sonucunda güçlerini birleştirme kararı almıştı.

Hellrankers ailesinin lideri Matthew, Guardian adı altındaki birleşmeden huzursuzdu ve o toplantıda alınan karara cevabı, Ahlaksiz'ın hayatına mal olmuştu.

Alfredo cinayeti; 8 Temmuz 2007

Matthew, Lazemo'yu aradı ve dedektiflerin raporu bildirir bildirmez işlerini tamamlamasını söyledi. Lazemo'nun telefonu çaldı dedektifler chicago'dan arıyorlardı. Chicago'ya yakındı 78 model Cadillac Eldoradosuyla Chicago ya 1 saatlik mesafedeydi ve hemen yola koyuldu. Alfredo olaylardan habersiz, Wilson bulvarının köşesindeki eski püskü bir striptiz barında viskisini yudumluyordu. Alfredo, müzik verilip, tanga ve dar bir tişört giymiş olan dansçı kız, barın arkasındaki küçük sahneye çıktığında viskisini sexi kıza doğru kaldırıp "şerefe" dedi ve bir dikişte bitirdi. Masada yalnız oturuyordu ve 3 double viski vardı. Bardan içeri giren Lazemo, Alfredo'nun masasına oturdu ve viskilerden birini bir dikişte bitirdi, Alfredo şaşkındı.


-hey adamım sende kimsin o lanet viskinin sahibi var


Lazemo ağzını sildi ve
içecek bir ağzı olmayan adama viski ısmarlanmaz. dedi.


Paltosundan Tommysini çıkarttı ve ateş etti kafasına, göğsüne boynuna da bir ikitane saçma gelmişti Alfredo�nun ama hala yaşıyordu. "Lanet olsun" diyerek nefesini boşa harcıyordu. Elinde 22'lik magnum vardı son bir hareketle Lazemoya ateş etti fakat mermiler Lazemonun kolunu sıyırdı. Lazemo bardan çıktı ve karanlıkta kayboldu yarası önemsizdi ama enfeksiyon kapma ihtimaline karşı bir pansuman yapılması gerekiyordu.

Gla cinayeti; 8 Temmuz 2007;

Gla arabasından inip, Porter sokağı 2117 numaradaki mütevazı iki katlı evine doğru yürürken striptiz barından geliyordu ve endişeliydi. Alfredo ölmüştü ve hemen şehri terk etmenin güzel bir fikir olduğunu düşünüyordu. Cebinde iki milyon dolar kadar vardı ama bu para ona yetmezdi. Bahis ve uyuşturucularından gelen paraları evindeki kasada saklıyordu ve yaklaşık 7,5 milyon $ vardı, onları alıp hemen şehri terk etmeyi düşüyordu.

Gla'nın arabasını park ettiği sokağın karşısında, siyah bir Wolkswagen minibüs duruyordu. Minibüsün içinde, yerel bir kumarhane sahibi ve Tatar vardı. (Arkadaşları onu Fidel Castro'ya benzetiyordu)

Gla, evinin verandasına yaklaştığında, Tatar acele ederek elindeki uzaktan kumandanın düğmesine bastı. Gla nın saygınlığı gerçekleşen patlama ile sona erdi. Çiviler ve patlayıcılar ile paketlenen bomba. Verandanın altında, gizlendiği yerde patlamış ve on iki blokluk bölgedeki evleri ve dükkânları sarsmıştı. Polis ve kurtarma ekipleri hızla olay yerine geldi. Gla'yı verandasının enkazı altında, acı içinde kıvranırken buldular. Gla, Porter sokağının güneyindeki tıp merkezine götürüldü. Fakat yapılabilecek pek bir şey kalmamıştı. Sabaha karşı 04:15'de doktorlar kanamayı durdurmaya çalışırlarken Gla hayatını kaybetti.

Ve savaş.

Miracle ailesi karşı açılan savaşın, Zody farkındaydı adamları ölmeden haberini almıştı, ama ölmelerinin önüne geçememişti.

Zody Chicago'daki villasında oturmuş kafasını toplamaya çalışıyordu. Atikadem ise bütün Chicago'da Zody'yi arıyordu.

Katliam öncesi ve sonrası.

Delikan'lıdan müthiş Plan.

Gla'nın öldürüldüğü gece, Freddy, Iyotake, Semtolopez, Kajmeran, Valorous, Asesino, Razorblade ve Thunderbolt Chicago'da bulunan Buckete Club adlı özel bir kulübe isimsiz telefonlarla yapılacak olan bir toplantıya davet edilmişlerdi. Hepsi bu duruma şaşırmıştı ama yinede işin içinde ne gibi bir bityeniği vardı ve anlamak için gideceklerdi.

Firion, FireMasteR, TyLer¸ Delikanli, Blackboy, Atikadem, Tatar ve Gorazul savaşa gider gibi hazırlanıyorlardı.

Toplantı yalanı bu grubun işiydi. Buckete Club'daki striptizci kızlar olacaklardan habersiz loş ışığında altında işlerini yapıyordu kimisi tuvaletlerde extraya gidiyordu. Kumarbazların doğal ihtiyaçlarını tuvalette gideriyorlardı, hızlı duygusuz ve acılı.

Buckete Club'ın ışıklı tabelalarıyla süslenmiş kırmızı halı serilmiş girişinin önüne 5 tane limuzin yanaştı ve sırayla Freddy, Iyotake, Semtolopez, Kajmeran, Valorous, Asesino, Razorblade ve Thunderbolt isimli gangsterler limuzinlerinden inip Club'a doğru yöneldiler. Hepsinin kafasında "bir şey olacaksa bile içeride olur" düşüncesi geçiyordu. Ama Delikanlı'nın sürprizi vardı. Ellerinde canasları olduğu halde çevredeki binalara dağılmış olan keskin nişancı ekibi Delikanlının emrini bekliyorlardı. Karışıklık olmaması için önceden hazırlanan plana göre herkes eşleştirilmişti. Karışıklık olması imkânsızdı. En önde giden Kajmeran tam içeri girecekken kapıyı gören mevkide bulunan Delikanlı tarafından tek kurşunla alnından vuruldu. Bu işareti bekleyen ekip aynı anda hedeflerine mermilerini yolladılar. Clubun önü kan gölüne dönmüştü. Sirenlerden polisin olay yerine geldiğini anlayan ekip çoktan Chicago sokaklarında kayıplara karışmışlardı. Polis ölenlerin arasında Zipiko Aile liderinin olduğu açıklamasını yaptı.

Chicago'daki kanlı pusuyu düzenleyen Delikanlı, diğer liderlerin ölüm haberlerini almak ve savaşa son noktayı koymak için Las Vegas'taki karargahına geçmişti. Karargah Sal Sagev kurmarhanesinin en üst katında şehre hakim bir noktaydı. 250 metre karelik kral dairesini pis işleri için bir irtibat merkezine getiren Delikanlı tüm gizli işlerini burada planlıyordu. Duvarlar (hepsi çalıntı olan) palermodan, detroitten, ABD nin çeşitli eyaletlerindeki ünlü ressamların tablolarıydı hepsi şiddet içerikli hepsinde farklı bir anlam vardı. Delikanlı odaya girer girmez telefona sarıldı, görevliden bir şişe az çalkalanmış skarblue ve bir hatun istedi. Görevli her zamanki gibi önce hatunu göndereceğini ve ardından yarımsaat sonra skarblueyi götürmesini iyi biliyordu. Kendinden önceki görevli sırf bu yüzden prihanalara yem olmuştu. Otelin striptiz clubundeki en tatlı hatun olan Samantha odaya girdi ve hemen yerini aldı. Yatakta Samantha siyah sütyeni sol kolundaki melek dövmesi ve muhteşem kalçalarıyla delikanlıya bakıyordu ve sol eli tangasının ipinin orda geziniyordu. Altın sarısı saçları yeşil gözleri delikanlıyı büyülemişti ve muhteşe vucüdüna biz muhabirler bile hayran kalmıştık :) Otelin tam karşısındaki harabe evin çatısından heşeyi rahatça görebiliyorduk. Delikanlı hapishane kaçkını gibi samanthayı çığlıklara boğuyodu..
Yarim saat geçmişti ve görevli skarblueyi bir garsonla birlikte yukarı gönderdi. Garson Kedi'den başkası değildi. Delikanlı zevkin doruk noktasına çıktığından hiç bir şey duymuyordu. Kedi kapıyı açtı. Delikanlı med cezire devam ediyordu. Elindeki levyeyle yavaşça yatağa yaklaştı. Ve çotanak! Delikanlı ilk darbede bayılmıştı. Ama kedi durmak bilmiyordu. Yüzüne, göğsüne durmadan vuruyordu. Delikanlının suratının her yerinden kanlar, Samantha'nın üzerine fışkırıyordu. Sonunda yorulan kedi durdu. Yatakta çırılçıplak ve ürkmüş bir şekilde hareketsiz duran Samantha'ya yaklaştı. Yüzüne yaklaştı ve çenesinden şakaklarına kadar yaladı. Magnumunu çıkardı "Şahit bırakamam bebeğim" dedi ve bam. Samanthanın güzelliği ve Delikanlının hayatı sona ermiş miydi?

Kedi dudağında Samanthanın yüzünü yalarkenki kanları silmek için komidinden bir bez çıkarmak için eğildiğinde bir ses duydu "click". Horoz sesi olduğunu anladığında ise çok geçmişti. Bir kaç dakika için kendine gelen Delikanlı kedinin beyinciğine sıktığı tek kurşunla oracıkta balıklarla yüzmeye yollamıştı. Ardından kaybettiği kanlara daha fazla dayanamayan Delikanlı Samanthanın kaybolmuş güzelliğine bakar bir vaziyette nefes almamaya başladı. FBI olay yerine geldiğinde duvarda "HELLO BABY" yazısını gördüklerinde kim kimi vurdu anlamadılar. Ama Kedinin dostları bu olayın ardında onun olduğunu hemen anlamışlardı.

Tufan Cinayeti 8 Temmuz 2007;

Detroit'te işler yolunda gidiyordu Nomercy ailesinin liderliğini yapan Tufan yerel bir restorant işletiyordu ve yasadışı çalıştırdığı kumarhaneden gelen paraları restoran sayesinde aklıyordu.8 Temmuz gecesi Tufan, Golden bulvarında evine doğru gitmek için yürüyordu. Kar maskesi takmış ve eline kar küreği almış olan adam, ona doğru yöneldiğinde çok dalgın olan Tufan fazla önemsemedi. Aklı başka yerdeydi, hakkında açılan dava iyiye gitmiyordu. Sadece mahkûmiyet değil, meslekten men cezası alması söz konusuydu. Golden bulvarının sonuna doğru köşede ki Flamingo isimli bara girip bir iki duble bir şeyler içecekti. Bardaki insanlar kürekli adamı. 22 kalibrelik bir tabanca çekip ateş açana kadar fark etmediler. Matthew, Tufan'nın yüzüne ve kaburgalarına beş el ateş etmişti. Barda oturduğu yerde yığıldı; yaralarından kan fışkırıyordu, etraftaki ağzı beş karış açılan karılar çığlık atıyordu, komi görevleri dona kaldılar. Kürekli adam ise kapıdan çıkıp kayıplara karıştı. Federaller, küreği bir blok ötedeki çöp yığınında buldular. Fakat Matthew'i cinayetle suçlayacak kadar ellerinde delilleri yoktu.

1 cinayet 3 farklı mermi kovanları. Chicago'da neler oluyor?;

Chicago sokaklarında belinde 44 kalibrelik magnumu, paltosunun sol tarafında ki tommysiyle arayış içinde Lazemo'yu arıyordu, Lazemo, Alfredo'yu öldürdükten sonra bir otel odasında bir iki saat dinlenmeye çekildi. Dedektifler tarafından takip edildiğini bilmiyordu. Zody gelen telefon üzerine Grand otel'e gitmek için bir taksi ye bindi ve şoföre sürmesini söyledi. Taksi otelin önünde Zody'yi bıraktı ve bir sonraki müşterisini aramak üzerine karanlıkta kayboldu. Zody otelin merdivenlerinden hızla çıkıyordu. 2. katta 215 numaralı odada olacaklardan habersiz duş alan Lazemo üstündeki kanları temizliyordu ve bu kokudan nefret ediyordu. Otel'i "Kan Kokusu" sarmıştı. Zody kapıyı tekmeleyerek açtı ve içeri girdi, Lazemo kapının bu denli şiddetle açılmasından şüphelenmiş olsa gerek aynanın önündeki tabancısını eline aldığında Zody gülümsüyordu. Silah sesi. Küvet kan gölüne dönmüştü iki üç el ateş eden Zody Lazemonun küvetteki cansız bedenine baktı ve otelden hemen ayrılacaktı. Şoförünü aradı ve buick'ini tarif ettiği yere getirmesini istedi. Zody paltosunu çıkarttı, sağ koluna bir kurşun isabet etmişti. Ecza dolabından aldığı sargı bezi ile kanamayı durdurdu paltosunu yeniden giydi. Pencereden siyah bir buick yanaştığını gördü ve gitmek için hazırlandı otelin lobisinden geçerken onu neyin beklediğinin farkında değildi. Siyah şapkası gözlerini kapatmış kahverengi paltosundan uzayan bir namlu. Dilinde dolaştırdığı kürdanı dişleriyle kırarak tetiği çekti.

Zody Cinayeti:

Atikadem büyük çapta işler yapan bir tefeci, uyuşturucu kaçakçısı idi. İlk hatası tetiği çektikten sonra Zody nin öldüğünü düşünerek otelden ayrılmasıydı. İkinci hatası Zody'yi hafife almasıydı.

Zody'nin şoförü olay yerinden Zody'yide alarak hemen villasına götürdü ve bir arkadaşını arayarak doktor göndermesini istedi. Aldığı cevap, doktorun 1 saat sonra orda olacağıydı. Kapı sesi. İçeri giren doktor Zody'nin yanına giderek yarasını inceledi. Çantasını açtı ve 22 kalibrelik bir tabanca ile beynini dağıttı, şoför buz kesmişti öylece duruyordu. Şoför ede 3-4 el ateş etti, bok çuvalı gibi yere yığılan şoför "lanet olsun" dedi.

8 Temmuz 2007 gecesi birçok cinayet işlendi. Birçok çete lideri hayatını kaybetti. Hepsi hepsi

Hellrankers ailesinin çete liderleri tarafından planlanan, canice işlenen cinayetlerdi.

Yıkılan Aileler.

Miracle Nomercy Enigma Outlaws Zpiko

Söylentilere göre Enigma ailesinin liderleri mitolojik bir olay geçirerek Zeus'un şimşekleri tarafından cehennemi boylamışlar.

z0dy versiyon başında böyle nedensiz bi savaş olmaması gerekirdi bence. ama biz yine burdayız. bi kere kasıp retired olmuyoruz :)

Delikanli Bu savaş oyunu kazanmak için bulunmaz fırsat. Teknık olarak vasat ve arkadaşlık bağlarını yıpratacak bir savaştı. Ama .tr kurulduğunda beri hep en iyi olduk. Malesef iyi olurken büyük bedeller ödemek zorunda kalırsınız. Ve bizde ödedik.

Matthew bu bir savaştı lütfen ölen arkadaşlara biraz saygılı olsunlar :)

The End.

Arka fonda Animals - House Of The Rising Sun çalarken okumanız tavsiye olunur :)

11 Nisan 2008 Cuma

Playlist / Velvet Vamp

Bugün size birkaç gündür değiştirmediğim playlist.imden bahsedeyim istedim .. Eddie Vedder'ın büyüleyici olan efsanevi sesinden sonraki sıralama güzel gibi .. Portishead'in tarzına diyecek sözüm de yok zaten .. sesi de bir harika ! belki siz de bu playlist'ten yararlanabilirsiniz diye düşündüm .. biraz kalabalık ama sonuna kadar dinliyorum hep : )

"Önce özel 'Pearl Jam' serim var ..
- Betterman
- Daughter
- Behind Blue Eyes (acoustic)
- Go
- Jeremy
- Last Kiss
- Even Flow
- Oceans
- Rearview Mirror
- Gargen
- Off He Goes
- Soldier of Live
- Alive
- Dirty Frank
veeeee
- BLACK

1. 30 Seconds to Mars - Beautiful Lie
2. 30 Seconds to Mars - From Yesterday
3. 30 Seconds to Mars - The Kill
4. Anathema - Release
5. Anathema - Angelica
6. Anathema - Judgement
7. Anathema - Are You There
8. Anathema - One Last Goodbye
9. Apocalyptica - Bittersweet (Ville Vallo & Lauri)
10. Apocalyptica - Fade to Black
11. Apocalyptica - I Don't Care
12. Apocalyptica - Stairway to Heaven
13. Bat For Lashes - Prescilla
14. Bat For Lashes - Horrorshow
15. Bat For Lashes - What's A Girl To Do ?
16. Bob Dylan - One More Cup of Coffee
17. Breaking Benjamin - Until The End
18.
Breaking Benjamin - Breath
19.
Breaking Benjamin - Rain
20.
Breaking Benjamin - Diary of Jane
21. Hooverphonic - Battersea
22. Hooverphonic - Mad About You
23. Hooverphonic - Magenta
24. Hooverphonic - Eden (Sara Brightman & Enigma)
25. Hypnogaja - Here Comes The Rain Again
26. Katatonia - Burn The Remembrance
27. Katatonia - Deliberation
28. Katatonia - Help Me Disappear
29. Katatonia - My Twin
30. Led Zeppelin - Stairway to Heaven
31. Metallica - Nothing Else Matters
32. Nancy Sinatra - Bang Bang
33. Nirvana - About A Girl
34. Nirvana - Depressed
35. Nirvana - Heart Shaped Box
36. Nirvana - All Apologies
37. Nirvana - Half The Man I Used To Be
38. Shamrain - Passing Shadows
39. The Cranberries - Dreams
40.
The Cranberries - Empty
41.
The Cranberries - Linger
42.
The Cranberries - Stars
43. The Beatles - Twist and Shout
44. The Beatles - Don't Let Me Down
45.
The Beatles - Hey Jude
46. The Beatles - I Wanna Hold Your Hand
47. The Beatles - Yesterday
48.
Within Temptation - Destroyed
49.
Within Temptation - Our Solemn Hour
50.
Within Temptation - Frozen
51.
Within Temptation - Ice Queen
52. Within Temptation - All I Need
53. Within Temptation - Bittersweet
54. Radiohead - Creep
55. Radiohead - Knives Out
56. Radiohead - Paranoid Android
57. PJ Harvey - Angelene
58. PJ Harvey - Beautiful Feeling
59. PJ Harvey - Down By The Water
60. PJ Harvey - Hair
61. PJ Harvey - Shame
62. PJ Harvey - Is This Desire
63. PJ Harvey - When Under Ether
64. Portishead - Only You
65. Portishead - Elysium
66. Portishead - All Mine
67. Portishead - Glory Box
66. Portishead - Roads
67. Portishead - Mysterons

Dipnot : Bunalımdayken pek dinlemenizi tavsiye ettiğim bir playlist değil , herkes kaldıramayabilir .. çünkü genelde yoğun bir bunalım taşıyan bir playlist (hepsi demiyorum) !

10 Nisan 2008 Perşembe

.. masallarda buluşsak biz ? .. -9-

Kadın.ım

Daha beş dakika önce terk ettin ruhumu .. ne yapmalıyım ? ne yapmalıyım seni aklımdan çıkarabilmek için ? çıkarmazsam çok ağlarım çünkü , mahvolurum .. canım yanar her aklıma geldiğinde ve cam kırıkları batar .. kanatırsın beynimi !

Ama bir de şu var ; eğer şimdi ağlamazsam , ne zaman ağlayacağım ?
Yine de seni aklıma sokmamak için ilk girişimlerde bulunuyorum .. bir bara gideceğim ve sabahlara kadar eğleneceğim .. ama bence sabah olmadan , barda bulunan bir fahişe girecek hayatıma .. tek gecelik bir ilişki olacak ! aşık olmadan sevişmek acıtır mı canımı ? sanırım bunu düşünecek vaktim olmayacak , çünkü sen olacaksın aklımda .. o yüzden fahişeyi alıp evime götüreceğim ! muamele onun , zevk onun .. ben odunca sevişebilirim muhtemelen , çünkü aklımda sen ! bu bana seni unutturmaz , sadece senle yaşadıklarımı hatırlatır ve daha kötü olurum .. bu ihtimali es geçelim .. zaten aşık olmadan sevişemezdim !
Daha beş dakika önce terk ettin ruhumu .. ne yapmalıyım ? sana yalvaramam .. beklemekten başka çarem de yok gibi .. peki ya beklerkenki halim ? sanırım canım yanacak her aklıma geldiğinde ve cam kırıkları batacak .. beynim kanayacak ! ve sen buna izin vereceksin .. hele bir de başkasının olursan , gözüm kararacak .. sinirden değil , isteyerek hiç değil !
Hep seninle sevişmeliyim kadın .. kadın.ım !
Aşık olmadan sevişmek canımı acıtır , kanarsın ..
Bensizlik sana yaramaz , bilirim .. acırsın !
Kadın.ım ! Yalan mısın , rüya mısın ?
Gerçekliğine ağlarım ..

damla damla yağmur kuşağım -3-

Gece bir meltem gibi dokunur kalbime,sıcak yumusak ama yakar yine de… gece yokluğunda serseri bir kurşun gibi vurur çok derinlerimi. sen geceye inat yokluğuna inat yorgun bitmiş gözlerle ‘aşkım’ dersin ‘aşkım’… içim oyalanır. dalar gider gözler senli bir güne. Avuçlarını ister yüzüm ve dudaklarım dudaklarına hasret bir gözyaşının serinliğiyle avunur. Kulaklarım sesinle çınlamak isterken bir hıçkırığın derin hüznü boğar içimi. Tıkanır kalır cümleler. böyle sensizlikte sessizlikten başka çare olmaz. Konuşmak bir şeyler söylemek isterken iki kelime çıkar istemsiz titrek dudaklarımdan ‘özledim seni’ bu ufacık iki kelime sana makaleler aşk üzerine sayfalarca yazılar sunar. Bilirim anlarsın içimi. İçim ağlar.. ben sana bakar bakar ‘aşkım’ derim ‘aşkım’… bilirim için oyalanır. Beni ister avuçların gözlerin gözlerimi ister.
Ah be adam seni bana yar ederlermi bilmem. Ama düşün düşüncemdesin gece gündüz. Gece gündüzü unutmuş gece bana yıllar kadar uzun. bana gece sensiz derin bir hüzün. Ah be adam sen ufacık çocuk ,içimde büyüttüğüm ufacık çocuğumsun. Ah be adam sen göz göz yüreğimi dağlar gibi ateşlere düşürüldüğümsün..

damla damla yağmur kuşağım-2-

İçinde kalbimi unuttum… Öyle hastaydın ki öyle canın yanıyordu ki ellerim titredi sana bakınca. Hele içinde kopan fırtınanın tam ortasında görünce kendimi elim ayağıma dolaştı. Daha ilk hastamdın. İçinde kalbimi unuttum.
Yanlışlar doğruları götürüyor işte. Kaç senedir öğrenemedim. 2+2nin 5 olup olmadığını hesaplarken büyümeyi unutmuşum bir yerde. Oysa ben büyümeden kalbim de büyümezmiş. İşte böyle daha ilk hastamda küçücük kalbim yerinden düşmüş. Yanlışımıymış neymiş. Çok gözyaşı kaybettirmiş. Oysa ben kurtarmak istemiştim o fırtınanın içinden ikimizi de. Ama ellerim öyle küçük kalmış ki yakalayamadım senin o kocaman yüreğini. İşte orda bir yerde düşürmüşüm kalbimi. Orda bir yerde canım çok yandı. Orda bir yerde benim kalbim var unutma ve ben o olmadan yaşayamam.
Şimdi seni kaybedersem kalbimde senle yok olur. Seni kaybedersem kalbimin ömrü kelebeğin ömrü kadar. Daha bir mevsim katlanır bu dünyanın 2+2sini çözmeye. Sonra söner bir daha yanmaz senin içinde yandığı kadar. Sana mecbur sensiz olmaz. Çünkü düşürmüşüm içinde bir yerde. Unutmuşum kalmış. Geri almaya gücüm yok.
Şimdi ben hastayım ellerinde. Dokunmazsan ölür gibiyim. Şimdi kalbim senin içinde orda bir yerde büyümekte. Belki ilerde kaynar bedenine. Bende kaynarım senin bedeninde. Belki büyür ellerim ellerinde. Belki gücün kalmayınca benim gücüm yeter içindeki fırtınaya. Sessizliğin olurum susarsan. Ama beni burada tüm vücudum sancılar içindeyken bırakırsan ölürüm. Kalbinin kırıkları kalbimi parçalarsa yok olurum. Ama bırakmazsan beni kırılanları onarırım. O kadar küçüldüm ki gözlerinde en küçük parçalarını bile bulabilirim. Yeter ki seninle kalayım. Sende kalan parçalarım var. İçinde kalbimi unuttum…

9 Nisan 2008 Çarşamba

Zamansız Hasat '' 6 ''

Bazen bir çiçek kadar masum olabiliyorum.
Bazen istemesem de seni üzebiliyorum.
Bazen neşeliyken bir anda ağlayabiliyorum.
Ama sadece seni düşünürken böyle mutlu oluyorum.

Kimileri deli diyor bana bakıp gülüyor,
Kimileri dalga geçip benle alay ediyor.
Üzülmüyorum bitanem sevgin her şeye değer,
Varsın deli desinler sen benim ol yeter...

Belki de anlayamıyorum hep yoruyorum seni,
Belki de ben huysuzum bilemiyorum kıymetini.
Ama unutma sevemez kimse benim gibi,
Ölüm daha hafif gelir kaybetmektense seni...

Sol yanım acıyor, sürdüğüm merhemler fayda etmiyor.
Gökyüzü sensiz karanlık, güneş dünyayı aydınlatmıyor.
Baktığım her yerde sen, insanlar neden maskeni takıyor?
Sensizliği düşünmek beni içmeden sarhoş ederken,
Mutluluğumuzu düşlemek her derdime ilaç gibi geliyor...

Sana olan sevgimle Çin Seddi’ ni yapabilirdim.
Villalar alıp keyfime bakabilirdim.
Kıyıdaki teknelere binip denizlere açılabilirdim.
Dolar milyarderi olup dünyaya hükmedebilirdim.
Savaşları durdurup barışı sağlayabilirdim
Kötüleri öldürüp iyileri güldürebilirdim...
Anlıyor musun bitanem sevgin sonsuz bende.
İyisi mi sen sonsuza dek kal benle...

8 Nisan 2008 Salı

.. masallarda buluşsak biz ? .. "8"

Ölüm yaklaşıyor , azrail kapıyı çalacak birazdan .. birazdan düğünüm var

Kapıyı çarparak çıkmıştım o evden .. hızlıca koştum ve hiç durmadım ! yağmur vurdu yüzüme yüzüme ama ben yılmadım .. ağlıyordum ama yorulmadım ! sadece koşmak istiyordum o an ve içimden gelen buydu , emindim .. yağmur şiddetinden hiç vazgeçmedi ben koştukça ! aşıktım .. evet aşıktım ben !
Bir park buldum önce .. koştukça daha çok yağacaktı yağmur , daha çok ağlayacaktı yüzüme .. ve ben , küfredecektim gökyüzüne ! aşıktım .. sakız falından çıkan yazıların hangisi doğru diye düşünürken çıktı karşıma ve aynı şekilde .. ben ona aşıktım ! sonra parktaki banka oturmayı seçtim koşmaktan vazgeçip .. sustum saatlerce , güldüm pencerelerden bana baka yüzlere ! el salladım birer birer .. sonra banka uzanıp , ağladım ! ben ona aşıktım .. Kalktım ve tekrar koştum .. yine koştum ! gözlerim yağmur damlalarından acımaya başlamıştı ve kapattım .. karanlığa doğru gidiyormuş gibi , kayıtsızca koştum ve şu sözleri söyledim :- "karanlığım , al beni .. yüzümü sil , götür beni .. gölgem ol , öldür sevgimi" .. düştüm sonra .. ağzım kanlandı , burnum sızladı ! bacağım çizilmişti .. gözlerim kapalıydı ve ben aşıktım .. düşmek canımı acıtmıştı ama ben ona aşıktım ! Yine kalktım .. koşmalıydım ! ve buldum işte , karşımdasın .. "hey sen , dur ! dur .. arkana bak ! aşığım .. sana aşığım ! heeey .. duy beni , dur ! gitme , bana bak .. arkanı dönsene ! sana aşığım diyorum .. aşığım" duymadın .. hiç duymadın ! hep bağırdım seni bulduktan sonra ama sen duymadın .. duymak istemedin belki de , belki de sağırdın .. Bir gün duyar mısın diye umut ederek bekliyorum pencerenin altında ! her gün kapına bırakılan ve köpeğinin senden önce alıp bahçenin arkasına gömdüğü çiçekler benim .. onları sana her akşam ben alıyorum ve getiriyorum ! belki yanlış zamanlama ama bu böyle olmak zorunda ! umuyorum bir gün beni duyacağını ve bu sefer sen bağıracaksın aşkını .. inanıyorum ağlayarak ! Kafenin birinde kahve içiyordun .. bir başkası vardı karşında ve ona bakarken hayal dünyalara dalıyordun .. ben uzaktan izliyordum ! beni hiç duymamıştın ama onu ? o daha mı iyi bağırıyordu ? yoksa sen mi ona bağırdın ? ben seni uzaktan izliyordum .. yerdeki taşı alıp , cama fırlatmayı düşünmüştüm ! o zaman bütün ilgiyi üzerime toplardım .. sen de beni görürdün ve o zaman haykırırdım yine "sana aşığım" diye .. ama "ya bakmazsa" diye geçirdim içimden .. çünkü sen karşındaki adama öyle hayranlıkla bakıyordun ki , hiçbir şeyi görmeyecek ve duymayacaktın gibime geldi .. ben seni uzaktan izliyordum ! arkamı döndüm ve uzaklaşıyorum .. senden , hayalinden ve kaybettiklerimden ! yürüdükçe uzaklaştığımı zannediyorum .. ben sana aşığım .. bunu daha önce söylemiş miydim ? sana aşığım !

Karanlık Ölüm '' 12 ''

SEN.

Hep terk edılmekten yanaydı sıtemkarlıklar.. isyan dolusu satırlar.. oysa sevgı kokusuyla yazmak ısterdım olmadı.. zamanın en kuytu kosesine bagladılar benı.. yalnızdım bagırdım cagırdım küfür ettım duyan olmadı.. duyanlarda umursamadı.. yollar taslıydı,bir kurtulabılseydım baglı oldugum yerden.. bak nasıl koşacaktım.. olmadı, koparamadım.. küf kokuyordu ortalık.. basık bır hava vardı.. ve rıyakarlık kol gezıyorduk bu sehırde... sen cıktın karsıma sen.. ortalık bayram yerı gıbı senlendi...

6 Nisan 2008 Pazar

Dipnot 5

boşluk..

yine izmir'e yağmur yağıyor yüne bulutların üstündeyim.. bulutların ustunde gezerken neden boşluga düşer insan?
aslinda istiyorum artık o uçsuz bucaksız boşlukta yurumeyi ya da düşmeyi nedensizce..sadece düşmek..boşlukta hiçliğin içinde kaybolmak aramak isteyen bile bulamasın beni..sesinin bile cıkmadıgı yerde hızlı ama guzel duyguyla düşmek... Artık aldırmak istemiyorum kapamak istiyorum pencerimi pencerini altinda ellerimi dizime koyup karanlıkta otumak sadece oyle aglamak istiyorum..hıçkıra hiçkıra kimse beni bulmasın belki biri beni bulur alır beni ordan cıkarır ama o da benim gibi sadece ellerini dizine koyup oturup yalniz kalmak ister..istemiyorum düşünmek istemiyorum artık..hiçlikte olmak istiyorum hiç bir şeyin içinde olmak düşmek ve orada üşümek istiyorum karanlikta olmak hiçlikte olmak ne farkı var ki bunun zaten..ben tek bir ışıgin bile beni rahatsız etmesini istemiyorum..benim gibi düşünnen anlar..kafanda kurdugun düşündüklerini kelimelerle bir araya getiren yapabilen sadece...kelimelerin gizemini bilen kranligin nasil bir duygu oldugunu sesizligi isteyen kendiyle başbaşa olmak isteyen....beni benle kabul edenler olmalı ben karanlikta hiçlikte düşmek istiyorum ya da pencerimi kapadigimda ellerimi dizlerimi dayagim hiçkira hiçkıra agladigim yerde olamayi..geceyi yaşamak işte yada yorucu bir gunden sonra hızlı bir şekilde gitmek kaçmak nedensiz ve amaçsizca boşluga..sigara dumanı sinmiş koltuklu bir odadan çıkıp kapıdan dışarı adımı atıyorum yağmur hala yağıyor izmire belimde çantam yürüyorum yine beni hiçliğe hergün tıkan bir odadaki dumandan sararmış mönütörün karşısında kaybolmaya..insan aslında ne kadar çok çelişkiye düşüyor? yağmuru seviyoruz, güneşi seviyoruz, yıldızları seviyoruz herşeyi seviyoruz herşey bize ilham veriyor ama herşey.. her yağmurlu günde aldatıyoruz güneşi aldatıyoruz yıldızları her güneşli günlerde unutuyoruz ıslaklığımızı unutuyoruz benliğimizi..boşluga atlamak için herhangi bir tabiat olayı yetiyor....kendi hiçliklerimizi bulmak gizlileri ortaya cıkarmak hiçligin nedensiz oldugunu cazibesine katılmak nedensizce..
ne densiz bir duygu..

3 Nisan 2008 Perşembe

Karanlık Ölüm '' 11 ''

yüregimde kapılar var!!
belki gelirsin diye odalar açıyorum herbirine..
yüregimde çaresizlik var!!
sensizlige attıgım her adım,
biraz daha gem vurur ömrüme..
yüregimde bir sen var!!
olmadığın kalabalıklar beyhude..
yüreginde aşkına sefil bir ben! yoksan mutluluk ne çare..

2 Nisan 2008 Çarşamba

Karanlık Ölüm '' 10 ''

Affet Benı Sevgılım.

Korkuyorum…
Bir gün seni de kaybetmekten korkuyorum…
Ağlıyorum…
Senin de ağlamandan korktuğum için ağlıyorum…
Artık hiçbir ümidi kalmamış, maziye bakan bir yürek oldum…
Yüreğimden kan damlıyor…
O kan sızıntısından seni atmaktan korkuyorum…
Yüreğimi sarsan sensizliklerden korkuyorum…
Ağlıyorum…
Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum…
Seni eskimiş olan mektuplardan atmaya korkuyorum…
Seni unutmaktan korkuyorum…
Kanımda son damlaya kadardın…
Sana artık yazmayacağım…
Seni sevmeyeceğim artık…
Korkuyorum…
Sensiz ölüme gidiyorum…
Beni affet…
Affet benı...

1 Nisan 2008 Salı

Siyah - 7

Anne?

Duaların hala benimle mi anne? Ben çok ihanet ettim kendime ama sana hiç etmedim inan ki. Zaman en zayıf noktamı yakaladı yine, uyku haplarını izinsiz aldım senden, içtim peş peşe. Sen demiştin ya bana "Büyüdün artık herşeyi sormak zorunda mısın?" Sormadım anne içtim hep acımı dindiriyor diye, iyi bir şeydir diye hep indirdim mideme.

Uyanınca damardan alınmış bir zehir gibi vücuduma nüfuz etti bakışların. Hani ben telefonda bağırırdım ya O'na, pencereleri kapatırdın komşular duymasın diye. Bıraksaydın duysalardı anne bıraksaydın çıksaydı penceremden sesim, bari o sevseydi dışarıyı gezseydi kulaklarda. Dışarı çıkmamı isteme benden uyumalıyım anne, daha çok uyumalıyım taşıyamıyorum gövdemi artık, sol üst keşesindeki yük hayli ağır.

Tırnaklarımı yememe de kızmıyorsun artık, gelip elime patlatmıyorsun bir tane. Usandın biliyorum anne, sende de derman bırakmadım, titreyen ellerime baktıkça biliyorum nasıl yara aldığını.

Uyku hapı almam bu gece seninle uyuyayım nolur. Isıt beni kucağında yine eskisi gibi okşa saçlarımı 'güzel kızım benim' de bana yine. Gözlerimi sil yine 'kimler ağlatmış benim kızımı' diye teselli et beni, tıpkı küçükken elimden aldıkları oyuncağa ağladığımda olduğu gibi hislerimi ve gözlerimin ferini kendi ellerimle verdiğime ağladığımı bilsen bile.

.. masallarda buluşsak biz ? .. "7"

Gece çökerse ruhuma , kararır dünya biliyorum .. gündüzüm de aydınlanmaz o zaman ! Lâl olacaksam olayım .. sussun dilim , dudaklarım !
ve dudaklarım başkasına değerse eğer , gece çöksün ruhuma da kararayım .. kan aksın .. kanlar aksın !

Hayatımın yarısı hayal kırıklığına uğramakla geçerken , geleceğim konusunda endişeleniyorum .. bu şehirden sıkılıyorum yavaş yavaş ! yabancılaştım 19 senedir bulunduğum bu şehirde .. insanları tanımıyorum , insanlar beni tanımıyor .. sanki taş devrinden çıkıp , yeni gelmiş gibiyim bu şehre ! oysa eskiden böyle miydi ? çok şey değişmiş , geride kalmışım .. şehrim , yut beni !

Tut beni ! uslanmıyorum baksana şehrim , uslanmıyorum bir türlü .. yürüdükçe ayaklarımı daha çok çamura batırıyorum ! ellerimden tut , belimden tut , ayaklarımdan tut , nereden tutarsan tut .. ama tut beni şehrim !

Ve ruhuma gece çökerse eğer , dünyam kararır .. hiç gündüzüm aydınlanır mı o zaman ? aydınlanmaz .. kanım akacaksa aksın bedenimden , kararayım ! toprağa temizlenmeden gireyim , kanlı kanlı .. böceklere yem olayım , sonra toz duman !

Karanlık Ölüm '' 9 ''

Aşkı Anlamak..

Hatırlar mısın? Hani yaradanın huzurunda Bezm-i Elest’te birbirimize bakıp söz vermiştik. Yer yarılsa, gök üstümüze kapansa, dünya tersten dönse yine birbirimizi seveceğiz diye. Sonra bekledik hep bekledik. Bekledikçe bir kat daha arttı sevgimiz, aşkımız, acımız... Kaldıkça yandık, yandıkça kavrulduk... ta ki sıramız gelinceye kadar..


Bir yaz akşamı önce ben geldim dünyaya. Sonra bir bahar günü sen. Ayrı dünyalarda farklı âlemlerde yetiştik. Ben toprakla büyüdüm, sen, yeşiller çiçekler arasında, güller içinde narin ve nadide bir gül... Büyüdükçe açıldın, açıldıkça serpildin, serpildikçe güzelleştin... Ama hem sen hem ben hep yarım kaldık. Ruhumuzun diğer yarısını aradık. Sen beni ben de seni


Gülüm!


Hep bir boşlukta gezindik, onu aradık sonra vazgeçtik. Unuttuk, sevgiyi unuttuk, unutturdular bize. Sorduk: Neydi sevgi? Leylaların, Şirinlerin, Aslıların nazımıydı? Yoksa Ferhatların, Mecnunların, Yusufların niyazı mı? Neydi sevgi? Bir bakış, bir duyuş, bir gülüş müydü? Yoksa farklı hülyalara, hayallere, rüyalara dalış mıydı? Neydi?


Kader bizi ansızın, hiç beklemediğimiz anda, bir kış günü, dört duvar arasında karşılaştırdı. Dört duvar bir bahçe, kışlar bahar oldu. Gözlerimiz buluştu, dünya durdu, zaman akmaz oldu. Kaşların yay, kirpiklerin kalbime saplanan bir ok misali... Sen ben oldun ben de sen. Ruhlarımız bir bedende buluştu, kaynaştı, kucaklaştı.


Sevdam!


Allah, sırf kendi güzelliğini görmek, kendi güzelliğine âşık olmak için insanı yaratmıştı ya. İnsanın Allah’ın varlığına ve birliğine şahitlik etmesi için böyle müstesna bir güzele bakması onu görmesi yetmez miydi?


Bekledik, bekledik hep bekledik. Bekledikçe büyüdü sevgimiz, yandı, kor oldu. Küle döndük gülüm... Acı çektik ama o acıdan zevk almasını da bildik, olgunlaştık, hayata bağlandık. Sen gül oldun ben ise etrafında dönen pervane bülbül. Ben kelebek, sen ise beni bekleyen çiçek.


Leyla’ ya sormuşlar: Senin mi aşkın daha büyük, yoksa Mecnun’ un ki mi diye?


Benimki demiş. Nedenini sormuşlar: Mecnun’un aşkı meşhur oldu, benimki ise bende kaldı, demiş. Hani aşkını içinde saklayan, kimseye söylemeyen cennete gider derler. Benim cennetim sen değil miydin? Ya gözler... Gözler ruhun dışarıya açılan pencereleri, gözlerin yüreğime saplanan, her bakışta biraz daha derine inen bir hançer değil mi?



Yeter artık gülüm! Gel! Sevgin ile gel. Gül ile gel, Gülşen ile gel... Gökteki ay misali yollara düşte gel...


Suya düşen bir karanfilse yüreğin


Bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm


Vursun seni o taştan bu taşa


O çağlayandan bu çağlayan


Sevgi yüreğinden kopup geldiği zaman güzeldir ve seni seviyorum demek yürek ister. Ama ben seni seviyorum gülüm. Daha fazla bekletme.


(Aşkı yazmak, anlamak ve anlatmak için önce yanmak gerekli)

Sandık.bir

siluetler dolanıyor çevremde. Bir de yazarken elimin kağıda sürtünmesinden çıkan o boğuk ses...

ürpertir mi bilemem ama siluetler tütsü dumanıyla belirdi, aniden.
sanırım ürperdim... kesik ellerde taşıdıkları bir şey gördüm. Bir şey, canlıymış da cansız gibi...

önüme koydular. Gördüm ki soluğu kesilirken ağlayan bir, insan... sevgili bu...
çiçekleri solmuş getirdiği. üzüldüm... pislik bir yatağı var ve bana muhtaç yüreği.
uzandım yanına... uyudu. uyuyamadım. ağladı, durduramadım...

o ara tütsüyü dolandırdım çevresinde. olan ne varsa kalmadı. aklandı bir anda sevgili. gülümsedi. kokum sinmiş bedenine. sevindi... sarıldım sonra, başını öptüm...