Her başlangışım bitişimin habercisi olurdu…
Bir çift göz bekler beni diye inanmamla başladı
Kapattığım her sayfanın mürekkebi bir yeni sayfaya geçmişti bir kere
Ne çare kalırdı ne de inanış bir yenisine
Ben yine kapalı tutmalıydım defteri
Ve yine beynimin oynadığı oyunları hiçe sayarak
Yalnızlık pençeli canavara sığınmalıydım .
Zehri yerinde iyidir
Ve ölümcüldür…
Gözlerimi yummamla başladı bir yeni zehir işlemeye bedenime
Her dokunuşda bir çare bırakmıştım kendimi giysisiz kelimelere
Korunmaktan korkan bir cümleydi o
Yorgun , genç , sade , olgun ve bir o kadar da çocuk….
Her titremesinde noktaları ve vürgülleri yer değiştirirdi
Anlattı ürkütmeden bana…
Gözyaşlarım akmaya başladı habersiz…
N’olduğuna dair tahmin yürütemezken
Eğildi yanaklarıma yumuşacık
Öptü gözyaşlarımı korkak ve bir o kadar cesurca…
Çocukken tadına varamadan ve eriyeceğini bilerek yediğim vanilyalı dondurmaydı
Ya da vapurda yemenin zevki yerine otobüste yediğim bir simitti
Kim bilebilir…
Martılara atılmalıydı belkide..
Çünkü ben atsaydım gururuma yenik düşmeyecektim .
Şimdi kendi ayaklarıyla gitti ağızlarına…
O martılarsa masumsu açlık yaşayanlardan değillerdi..
Hani yeni bir kitabın mis kokusu eşliğinde
Çevirdiğinde her yeni sayfasını
O buruk hissi vardır ya..
İçimden uyandırdı onu şimdiki öpüşü…
Gözlerim çaresizce kapatıyordu kendini ellerine…
Peki şimdi
İşte tam da bu saniye de nasıl bırakacaktım onu ?…
Bütün bu hisleri yalnız ve çaresiz bırakarak anlamsızlaştırmak yakışır mıydı bana ?
Acıyı çeken biri olmadıkça tüm acıların ne gereksinimi kalır ki dünyada?
Bütün haylazlığımda duvara attığım sakızın yapışması gibi yapıştın kalbime
Ne malzeme kullanırsan kullan geçmez o ıslaklık izi ordan…
Bütün çocukluğum terbiyesizce kalır orda…
İşte bu sayfada da böyle son buldun
Öteki sayfaya izin kalmak üzere…
Bir çift göz bekler beni diye inanmamla başladı
Kapattığım her sayfanın mürekkebi bir yeni sayfaya geçmişti bir kere
Ne çare kalırdı ne de inanış bir yenisine
Ben yine kapalı tutmalıydım defteri
Ve yine beynimin oynadığı oyunları hiçe sayarak
Yalnızlık pençeli canavara sığınmalıydım .
Zehri yerinde iyidir
Ve ölümcüldür…
Gözlerimi yummamla başladı bir yeni zehir işlemeye bedenime
Her dokunuşda bir çare bırakmıştım kendimi giysisiz kelimelere
Korunmaktan korkan bir cümleydi o
Yorgun , genç , sade , olgun ve bir o kadar da çocuk….
Her titremesinde noktaları ve vürgülleri yer değiştirirdi
Anlattı ürkütmeden bana…
Gözyaşlarım akmaya başladı habersiz…
N’olduğuna dair tahmin yürütemezken
Eğildi yanaklarıma yumuşacık
Öptü gözyaşlarımı korkak ve bir o kadar cesurca…
Çocukken tadına varamadan ve eriyeceğini bilerek yediğim vanilyalı dondurmaydı
Ya da vapurda yemenin zevki yerine otobüste yediğim bir simitti
Kim bilebilir…
Martılara atılmalıydı belkide..
Çünkü ben atsaydım gururuma yenik düşmeyecektim .
Şimdi kendi ayaklarıyla gitti ağızlarına…
O martılarsa masumsu açlık yaşayanlardan değillerdi..
Hani yeni bir kitabın mis kokusu eşliğinde
Çevirdiğinde her yeni sayfasını
O buruk hissi vardır ya..
İçimden uyandırdı onu şimdiki öpüşü…
Gözlerim çaresizce kapatıyordu kendini ellerine…
Peki şimdi
İşte tam da bu saniye de nasıl bırakacaktım onu ?…
Bütün bu hisleri yalnız ve çaresiz bırakarak anlamsızlaştırmak yakışır mıydı bana ?
Acıyı çeken biri olmadıkça tüm acıların ne gereksinimi kalır ki dünyada?
Bütün haylazlığımda duvara attığım sakızın yapışması gibi yapıştın kalbime
Ne malzeme kullanırsan kullan geçmez o ıslaklık izi ordan…
Bütün çocukluğum terbiyesizce kalır orda…
İşte bu sayfada da böyle son buldun
Öteki sayfaya izin kalmak üzere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder