Seni aklıma her getirişimde mideme toplu iğneler saplıyorum. Kontrolsüz bir biçimde her seferinde bunu tekrarlıyorum. Olsun, bu acıyı seviyorum. Seni seviyorum, damağıma depoladığın acı tadını, yüreğime aşıladığın sızını, bir de iğneleri seviyorum çok. Hepsi sensin, senin yadigarın. Yalnız kaldığım zaman anılarımızın saçlarından kavrayıp bağrımda ısıtıyorum yüzünü. Denizin serkeş çığlıklarından dinliyorum sesini ve ağıtlarımı bir şişede biriktiriyorum. Kelimesiz, cümlesiz ve sessiz. Kesif bir şarap kokusunu andırıyor ağıtlarım şişede ve içmeden sarhoş edecek cinsten bir koku bu. Aynı şehirde alamadığımız nefesin bensizken bu kokuyla boca olmalı ki yabancı bir kokuda ruhundan eksilmemeli anılarımız. Karanlıkta yazıyorum bu görünmez sözcükleri ve damla damla biriktiriyorum şişenin içine. Bir ışık var yukarıda mum ışığı gibi. Ama görmüyorum hiç bir şey. Hem mum dibine ışık vermez ki. Hissediyorum ellerimin ıslaklığından şişede yer kalmadığını. Oysa daha yarısını bile dökmedim içine ağıtlarımın. Bir hıçkırık zamanıyla eşdeğer bir hamlede kapatıyorum ağzını. İskeleye yapıştırdığım yüzümden süzülen damlacıklarla kabarırken deniz, fırlatmama gerek kalmadan aldı elimden şişeyi ve çekti hoyratça. Gözümün hizasında uzattığım elimi yavaşça geri çektim ve yüzümün altına yerleştirdim. Lanetli şişmiş cesetlere hizmet ettim gözlerimle. Bir batıp bir çıkan su yüzüne. Buradan ruh teslim etmek moda olmuş sanki tanıdık ve tanımadık tüm yüzlerin ölü gözleri üzerimde. “Hadi ne duruyorsun katıl bize!”
Canhıraş bir ağlama sesi geliyor uzaklardan ve ben ilk defa bu kadar duyarsızım sessizlik içinde geçen aylara rağmen. Bir toplu iğne daha ekleyerek iyice bastırıyorum midemi zemine. Ölülerin delici bakışları ve uzaklardan bir yerlerden gelen acılı ağlayışların arasında bir yerde işkence ediyorum kendime. Seçim yok, tercih yok. Işık yok. Koku yok. Korku yok. Şişe de yok artık elimde. Midemi delik deşik eden iğneler sayesinde kustuğum o şarap var yerlerde. Anılarımızı, seni, acını, sızını… Hepsini dağıttım iskelenin yüzeyine. Hepsini okşadım parmak uçlarımla, kokladım. Yine aklıma düştün, ağladım.
Canhıraş bir ağlama sesi geliyor uzaklardan ve ben ilk defa bu kadar duyarsızım sessizlik içinde geçen aylara rağmen. Bir toplu iğne daha ekleyerek iyice bastırıyorum midemi zemine. Ölülerin delici bakışları ve uzaklardan bir yerlerden gelen acılı ağlayışların arasında bir yerde işkence ediyorum kendime. Seçim yok, tercih yok. Işık yok. Koku yok. Korku yok. Şişe de yok artık elimde. Midemi delik deşik eden iğneler sayesinde kustuğum o şarap var yerlerde. Anılarımızı, seni, acını, sızını… Hepsini dağıttım iskelenin yüzeyine. Hepsini okşadım parmak uçlarımla, kokladım. Yine aklıma düştün, ağladım.
Fotoğraf: http://abuseofreason.deviantart.com/art/Night-s-Sorrow-65403882
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder