7 Eylül 2008 Pazar

Siyah - Yeniden (8)

Cellatım, Canım



Bana hiç bir şey sorulmadı, art arda hüküm verildi benden habersiz.. Bire bin katıldı, yapmadığımdı anlatılanlar, iftira atıldı; yaptıklarım hiçe sayıldı.. "Yok" dedim gözlerine bakıp cellatımın "ben yapmadım!" Gözleri kilitliydi cellatın gözlerime bakamadı. Gözlerime baksaydı içimdeki acıyı anlardı o da insandı.. Ama yapmadı! Gözleri perdeli, işitmesi de imkansızdı. Son arzumu bile sormadı, konuşamadı. İdam sandalyesinin tepesinde ayakta bir ben vardım bir de o alanda sadece cellatım, canım. Beni suçlayanlar neredeydi? Belki itiraf ederlerdi cellatım da boynuma sarılırdı o zaman, o kumlu urganı çıkarırdı boynumdan...Cellat gözlerini baktığı noktadan ayırmadı, belli ki karalıydı ve çekecekti sandalyeyi.. Sağ gözünden bir yaş damladı ve yine gözleri aynı noktaya odaklıyken çekiverdi sandalyeyi. Ellerim kollarım bağlı boğazımı sıkıyordu urgan. Yok hayır urgan olamaz beni boğan ! Onların kirli elleriydi, boğazımı çevrelemiş ve acıtarak sıkan.. Gözlerini kinle açıp kapatmış hasımlarımındı bu eller. Nefes alıp vermek daha da zorlaşmıştı ve morarmaya başlamıştı yüzüm. Ey cellatım elleriyle boğuyorlar beni sen bunun baş tanığısın! Bir o kadar da katilimsin şimdi başımda ağladığın. Bana değil ona buna inandın, görev sandın boynumu bağladın. Bu gidişin dönüşü yok artık, ayaklarım son can tanelerimin vücumdan ayrıldığını daha şimdi haber verdiler...Morarmış yüzümde gerçekleri ara ama asla bulamayacaksın!

Hiç yorum yok: